Cunda Adası’nın, mimari sürekliliğini büyük ölçüde koruyabilmiş kentsel sit alanında yer alan yapı, bulunduğu bağlamla rekabet etmeyen; aksine bu dokunun parçası olmayı hedefleyen bir üslupla ele alınmıştır.
Tasarım sürecinde, çevredeki yapı ölçekleri, malzeme kullanımları ve sokak silueti gözetilerek; yeni yapının mevcut dokuda fazlalık yaratmadan yerini bulması amaçlanmıştır. Kütle oranları, cephe boşlukları ve malzeme tercihleri, bağlamsal sürekliliği destekleyen bir hassasiyetle belirlenmiş; yapı, bulunduğu sokakta dikkat çekmeden var olabilen bir sadelikte yorumlanmıştır.
İç mekânda ise, açık–yarı açık hacim geçişleriyle gündelik yaşantının ritmi desteklenmiş; yüzey kurgusunda yerel malzemelerin sadeleştirilmiş halleriyle dengeli bir atmosfer oluşturulmuştur.
Ömer Akbaş Evi, kentsel sit alanında yeni bir yapı olarak öne çıkmak yerine, mevcut belleği görünür kılan; müdahale yerine uyumla var olmayı tercih eden bir konut önerisidir.